12 Şubat 2016 Cuma






Lozan Antlaşması

Doğan Gürmen*

 

GİRİŞ

      Tarihte önemli bir yer kaplayan bu mesele birçok kaynakta anlatılmıştır lakin ben bu çalışmamda yeterli vaktimin olmayışından dolayı sınırlı sayıda Kurtuluş savaşı yıllarını anlatan birkaç yerli kaynaktan yararlandım.

 
 

24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması’na imza koyan ülkelerin delegeleri toplu halde görülüyor.[1]

 
     1.Lozan Antlaşmasının tarihi gelişimi

      1.Dünya savaşı sonunda imzalanan Sevr Antlaşması ile Osmanlı Devleti egemenliğini ciddi bir biçimde kaybetmeye başlamıştı. Ancak Türk halkı giriştiği Milli Mücadele’yi kazanınca itilaf devletleri yavaş yavaş ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı. 26 Ağustos 1922 de başlayan Büyük Taarruz, 16 Eylül’de işgal bölgelerinin tamamının kurtarılmasıyla sonuçlandı. Sıra Türk ulusunun bağımsızlığının Uluslarası platformlardaki hukuki olarak da onaylanmasına gelmişti.

      4-13 Ekim 1922’de Mudanya Konferansı toplandı ve Yunanistan’ın Trakya’dan çekilmesi kararıyla sonuçlandırıldı. Konferanstaki başarılarından dolayı Mustafa Kemal Lozan’da İsmet İnönü’nün ulusu temsilen orada olmasını istiyordu. Bu doğrultuda 26 Ekim 1922’de İsmet İnönü Dışişleri Bakanı olarak seçildi. 30 Ekim’de Saltanat’ın kaldırılmasıyla Osmanlı İmparatorluğu fiilen sona ermiş oldu.

      2 Kasım’da Lozan’a gidecek Delege Heyeti Meclis’te belirlendi. Tevfik paşa ve arkadaşları’ da bu konferansa delege göndermek istiyorlardı.[2] Bu olay Nutuk’ da şu şekilde anlatılmaktadır. “Bilginize sunmuştum ki padişahlığın kaldırılması; Lozan konferansına İstanbul’dan da bir delegeler kurulu çağrılması İstanbul’un yani Vahdettin ile Tevfik paşa ve arkadaşlarının da böyle bir çağrıyı, Türk ulusunun büyük emekler ve özverilerle elde ettiği yararları küçültmek, belki de anlamsız bir niteliğe düşürmek pahasına da olsa, kabul etmesi yüzündendi. Tevfik paşa, önce doğrudan doğruya bana telgraf çekti.17 Ekim 1922 tarihli bu telgrafta Tevfik paşa, kazanılan zaferin bundan böyle, İstanbul ile Ankara arasındaki anlaşmazlığı ve ikiliği kaldırmış ve ulusal birliğimizi sağlamış olduğunu yazıyordu. Yani Tevfik paşa demek istiyordu ki: “Ülke’ de düşman kalmadı. Padişah yerindedir. Hükümet onun yanındadır. Ulusa düşen bu makamın vereceği emirlere uymaktır. Böyle olunca elbette birliğe engel bir şey kalmamış olur.” Ancak Ankara’dan biraz daha yardım istemek akıllılığını gösteriyordu. O da, Barış konferansına İstanbul ile Ankara’nın birlikte çağrılması dolayısıyla, daha önce tarafımdan çok gizli yönerge almış bir kişinin elden gelen çabuklukla İstanbul’a gönderilmesini sağlamaktı. Tevfik paşaya bildirmek üzere İstanbul’da Hamit Bey’e çektiğim telgrafta: “Tevfik Paşa ile arkadaşlarının devlet siyasetini bulandırmaktan vazgeçmemelerinin ne kadar büyük sorumluluk doğuracağının apaçık belli olduğunu” bildirdim. Ne yazık ki Hamit Bey, bu telgraf yazısının olduğu gibi, Tevfik paşaya bildirilmesi gerektiğini anlayamamış; bunu kendisine verilmiş bir yönerge sanmış. Bununla birlikte, u telgraf yazımda bildirdiklerime uygun olarak, Tevfik Paşa’ya üç günde beş kez bildirim yapmış. Dahası, Tevfik Paşa ile arkadaşlarının konferansa temsilci göndermeyeceklerini bildiren bir demeç hazırlayıp, gazetelere ve ajanslara verilmek üzere kendilerine göndermiş.”

       Devamında  2  Kasım’da Lozan’a gidecek Delege heyeti Mecliste belirlendi. Heyet Başkanı İsmet İnönü idi.
       Heyette Rıza Nur Bey, Hasan Saka, Münir Ertegün, Muhtar çilli, Veli Saltık, Zülfü Tigrel, Zekai Ayaydın, Celal Bayar,  Şefik Başman, Şeniyettin Başak, Şevket Doğruer, Tevfik Bıyıklıoğlu, Tahir Taner, Nusret Metya, Hikmet Bayur, Zühtü İnhan, Fuat Ağralı, Mustafa Şeref Özkan, Şükrü Kaya, Hamit Hasancan gibi delegeler de vardı.[3]

       Türk Delege heyeti 8 Kasım 1922 günü doğu Ekspres’iyle İstanbul’dan hareket etti.[4] 11 Kasım akşamı Lozan’a vardı. Ancak Türk Heyetini Karşılayan olmadı ve Lozan Konferansı başlayamadı. Gelen davet üzerine İnönü Fransa’ya geçti ve Paris’te başarılı temaslarda bulundu. Sonunda Lozan, 21 Kasım’da Mont Benon gazinosunda, saat 3’te açıldı. Müttefikler bunu “Şark İşleri Konferansı” olarak adlandırdılar. Konferansa İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Sırp ve Hırvat-Sloven Krallığı iştirak ettiler. Boğazlarla ilgili konularda ise toplantılara Sovyetler Birliği, Bulgaristan ve Romanya katıldı. ABD de gözlemci olarak yer aldı.

      Açılış merasiminde İtalya Başbakanı Mussolini ve Fransız Başbakanı Poincare bulundu. Açılış konuşmasına ev sahibi olarak İsviçre Konfederasyon Başkanı yaptı. Hemen sonrasında da Lozan konferansı Başkanı Lord Curzon iyi niyet mesajları içeren konuşmasını yaptı. İsmet İnönü ise pek beklenmediği halde uzun bir konuşma yaparak TBMM’nin niyetini ortaya koydu.

      Müzakere saat 11’de Chateau d’auchy otelinin salonunda başladı. Ancak müttefikler istediklerini alamadıkları ve Türk heyetinin ödün vermeyen kararlılıklarından dolayı, görüşmelere 4 Şubat 1923’te ara verildi. Müttefikler kapitülasyonların kaldırılmasını istemiyorlardı. Trakya’daki asker kontrolünü de yapmak istemişlerdi. Ayrıca ekonomik konularda da koşullar öne sürmüşlerdi. 5 Şubat’ta bütün heyetler Lozan’dan ayrıldı.

      25 Şubat’ta TBMM toplandı ve Lozan Konferansı’nın tenkitleri yapıldı. Meclis, Türk ulusunun tam bağımsızlığı kabul edilmeden antlaşma yapmamaya karalıydı. 23 Nisan’da Lozan görüşmeleri tekrar başladı. İngiltere’yi Curzon yerine bu sefer, Türkiye’de sefirlik yapmış Horas Rumbold temsil ediyordu. Fransa’yı General Pele ve İtalya’yı da Montagna temsil ediyordu. İkinci görüşmeler daha ılımlı geçiyordu ama Fransa yine de ekonomik imtiyazlar peşindeydi. 7 Haziran’da TBMM, İstanbul Hükümeti’nin yapmış olduğu hiçbir antlaşmayı tanımadığını yasalaştırdı. Böylece Lozan ‘ da bu tip akitleri aleyhte kullanmaları engellenmiş oldu. 26 Haziran’da İnönü, yetkilerinin artırılmasını istiyordu. Rıza Nur, maliyeci Cavit ve Hüseyin Cavit’in kendisine ayak bağı olduğunu Atatürk’e bildirdi. Bunun üzerine Hüseyin Cavit geri çağrıldı ve İnönü’ye tam yetki verildi.

      18 Temmuz 1923’te devletler arasında anlaşma sağlanmıştı. Ancak bu sefer imza yetkisi krizi baş gösterdi. Rauf Orbay ve bakanlar durumu geciktiriyorlardı. Nihayetinde 24 Temmuz’da Lozan Antlaşması imzalandı ve 11 Ağustos’ta İnönü Ankara’ya döndü. Ortaya çıkan bu imza krizinin açıklığa kavuşmasını “Nutuk” da ki şu telgrafla görmekteyiz.

   

 

 

  Ankara, 19.7.1923

İsmet Paşa Hazretlerine

      18 Temmuz 1923 tarihli telgraf yazınızı aldım. Hiç kimsede kararsızlık yoktur. Kazandığınız başarıyı en sıcak ve en içten duygularımızla kutlamak için, yöntem gereği Antlaşmanın imzalandığım bildirmenizi bekliyoruz, kardeşim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Başkomutan Gazi Mustafa Kemal.”[5]

 

İsmet İnönü, Mustafa Kemal Paşanın yazdığı telgrafa şu şekilde cevap vermiştir.

 

      Sayı:338                                    Lozan, 20 Temmuz 1923

Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

      Her dar zamanımda Hızır gibi yetişirsin. Dört beş gündür çektiğim acıyı bir düşün. Büyük işler yapmış ve yaptırmış adamsın Sana bağlılığım bir kat daha artmıştır. Gözlerinden öperim, sayın önderim.

                                                                                       İsmet[6]

 

  Ve görüşmeler sonunda İsmet Paşa 24 Temmuz 1923 günü Antlaşmayı imzaladı. 24 Temmuz 1923 günü imzalanan Lozan Antlaşması’nda konferans boyunca ön planda olan konuşulan konular

I. SINIRLAR

   a) Trakya sınırı

   b) İzmir bölgesi

   c) Suriye sınırı

   d) Irak sınırı

   e) Kafkas sınırı

   f) Boğazlar bölgesi

II. Kürtler

III. SÖMÜRGE BÖLGELERİ

IV. İSTANBUL

V. UYRUKLUK

VI. ADLİ KAPİTİLASYONLAR

VII. AZZINLIKLARIN KORUNMASI

VIII. ASKERLİKLE İLGİLİ HÜKÜMLER

IX. CEZA

X. MALİ HÜKÜMLER

XI. İKTİSAT İŞLERİ

XII. BOĞAZLAR KOMİSYONU

      Bu konular üzerinden Sevr antlaşmasında direttikleri ve daha öncesinde kendilerince sorun gördükleri tüm konularla salonda Türk Heyetini bunaltmaya isteklerini kabul ettirmeye çalıştılar.

 

SONUÇ

      Saha savaşında türlü gizli antlaşmalar ve ittifaklarla yenmeyi umut ettikleri Türk milletini her ne kadar imkânları kısıtlı olsa da mevcut olduğu ruhu kırıp yenmeyi başaramadılar devamında masada yenilgiye uğratma umudu ile çağırdıkları Lozan görüşmelerinde ise tüm sıkıştırma ve diretmelerine rağmen istediklerini kabul ettiremediler. Türk ulusunu temsilen gönderilen heyet ’in çaba ve çalışmaları sayesinde Türk milletinin gücünü yeteneğini ve zekâsını bir kez daha görmüş oldular.

      Lozan Antlaşma ’sının gereği olarak Sevr antlaşması geçersiz kılındı. Türkiye’nin bağımsız ve eşit bir devlet olarak Uluslarası topluma kabul edilmesi sağlandı. Misak-ı Milli sınırlarına büyük ölçüde ulaşıldı. Kapitülasyonlar kaldırıldı. Osmanlı borçlarının ödenmesi için uygun bir takvim oluşturuldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri Lozan Antlaşması’nda yer aldı Türkiye’de yaşayan Museviler, Hıristiyan kökenli Rum ve Ermeniler azınlık olarak tanımlanmayıp mal, mülk ve ibadet hakları güvence altına alındı. Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi yapılmasına karar verildi. Bunun sonucunda;1924’de, bir milyon kadar Rum Yunanistan’a, beş yüz bin Türk de Türkiye’ye göç etti.

      Boğazlardan geçici olarak askeri olmayan gemi ve uçakların barış zamanında boğazlardan geçebileceği, boğazların her iki yakasının askersizleştirilip geçişi sağlamak amacıyla uluslararası bir kurul oluşturulmasına karar verildi.

 

***

 

KAYNAKÇA

 

USLUBAŞ, Tolga; Kronolojik Türkiye Tarihi Geçmişten Günümüze Türkiye, Venedik Yayınları, İstanbul 2013.

SONYEL, Salahi; Türk Kurtuluş Savaşı Ve Dış Politika, Cilt II, Tük Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2003.

ATATÜRK, Mustafa Kemal, Nutuk, Bookcase Yayınları, Konya 2011.

 

 

***

 





* Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih bölümü Lisans öğrencisi.
[1] Tolga Uslubaş, Kronolojik Türkiye Tarihi Geçmişten Günümüze Türkiye, Cilt.1, s.5
[2] Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Bookcase yayınevi, Cilt.1, s.461
[3] Tolga Uslubaş, Kronolojik Türkiye Tarihi Geçmişten Günümüze Türkiye, Cilt.1, s.6
[4] Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Bookcase yayınevi, Cilt.1, s.471(Mustafa Kemal Atatürk temsilciler kurulumuzun, Kasım 1922 başlarında Lozan’a gitmek için Ankara’ dan ayrıldığını söyler.)
[5] Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Bookcase yayınevi, Cilt.1, s.526
[6] Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Bookcase yayınevi, Cilt.1, s.526

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder