Lozan Antlaşması
Doğan
Gürmen*
GİRİŞ
Tarihte önemli bir yer kaplayan bu mesele
birçok kaynakta anlatılmıştır lakin ben bu çalışmamda yeterli vaktimin
olmayışından dolayı sınırlı sayıda Kurtuluş savaşı yıllarını anlatan birkaç yerli
kaynaktan yararlandım.
1.Lozan
Antlaşmasının tarihi gelişimi
1.Dünya savaşı sonunda imzalanan Sevr
Antlaşması ile Osmanlı Devleti egemenliğini ciddi bir biçimde kaybetmeye
başlamıştı. Ancak Türk halkı giriştiği Milli Mücadele’yi kazanınca itilaf
devletleri yavaş yavaş ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı. 26 Ağustos 1922 de
başlayan Büyük Taarruz, 16 Eylül’de işgal bölgelerinin tamamının
kurtarılmasıyla sonuçlandı. Sıra Türk ulusunun bağımsızlığının Uluslarası
platformlardaki hukuki olarak da onaylanmasına gelmişti.
4-13 Ekim 1922’de Mudanya Konferansı toplandı
ve Yunanistan’ın Trakya’dan çekilmesi kararıyla sonuçlandırıldı. Konferanstaki
başarılarından dolayı Mustafa Kemal Lozan’da İsmet İnönü’nün ulusu temsilen
orada olmasını istiyordu. Bu doğrultuda 26 Ekim 1922’de İsmet İnönü Dışişleri
Bakanı olarak seçildi. 30 Ekim’de Saltanat’ın kaldırılmasıyla Osmanlı
İmparatorluğu fiilen sona ermiş oldu.
2 Kasım’da Lozan’a gidecek Delege Heyeti
Meclis’te belirlendi. Tevfik paşa ve arkadaşları’ da bu konferansa delege
göndermek istiyorlardı.[2] Bu
olay Nutuk’ da şu şekilde anlatılmaktadır. “Bilginize
sunmuştum ki padişahlığın kaldırılması; Lozan konferansına İstanbul’dan da bir
delegeler kurulu çağrılması İstanbul’un yani Vahdettin ile Tevfik paşa ve
arkadaşlarının da böyle bir çağrıyı, Türk ulusunun büyük emekler ve özverilerle
elde ettiği yararları küçültmek, belki de anlamsız bir niteliğe düşürmek
pahasına da olsa, kabul etmesi yüzündendi. Tevfik paşa, önce doğrudan doğruya
bana telgraf çekti.17 Ekim 1922 tarihli bu telgrafta Tevfik paşa, kazanılan
zaferin bundan böyle, İstanbul ile Ankara arasındaki anlaşmazlığı ve ikiliği
kaldırmış ve ulusal birliğimizi sağlamış olduğunu yazıyordu. Yani Tevfik paşa
demek istiyordu ki: “Ülke’ de düşman kalmadı. Padişah yerindedir. Hükümet onun
yanındadır. Ulusa düşen bu makamın vereceği emirlere uymaktır. Böyle olunca
elbette birliğe engel bir şey kalmamış olur.” Ancak Ankara’dan biraz daha
yardım istemek akıllılığını gösteriyordu. O da, Barış konferansına İstanbul ile
Ankara’nın birlikte çağrılması dolayısıyla, daha önce tarafımdan çok gizli
yönerge almış bir kişinin elden gelen çabuklukla İstanbul’a gönderilmesini
sağlamaktı. Tevfik paşaya bildirmek üzere İstanbul’da Hamit Bey’e çektiğim
telgrafta: “Tevfik Paşa ile arkadaşlarının devlet siyasetini bulandırmaktan
vazgeçmemelerinin ne kadar büyük sorumluluk doğuracağının apaçık belli
olduğunu” bildirdim. Ne yazık ki Hamit Bey, bu telgraf yazısının olduğu gibi, Tevfik
paşaya bildirilmesi gerektiğini anlayamamış; bunu kendisine verilmiş bir
yönerge sanmış. Bununla birlikte, u telgraf yazımda bildirdiklerime uygun
olarak, Tevfik Paşa’ya üç günde beş kez bildirim yapmış. Dahası, Tevfik Paşa
ile arkadaşlarının konferansa temsilci göndermeyeceklerini bildiren bir demeç
hazırlayıp, gazetelere ve ajanslara verilmek üzere kendilerine göndermiş.”
Devamında 2 Kasım’da
Lozan’a gidecek Delege heyeti Mecliste belirlendi. Heyet Başkanı İsmet İnönü
idi.
Heyette Rıza Nur Bey, Hasan
Saka, Münir Ertegün, Muhtar çilli, Veli Saltık, Zülfü Tigrel, Zekai Ayaydın, Celal
Bayar, Şefik Başman, Şeniyettin Başak, Şevket
Doğruer, Tevfik Bıyıklıoğlu, Tahir Taner, Nusret Metya, Hikmet Bayur, Zühtü
İnhan, Fuat Ağralı, Mustafa Şeref Özkan, Şükrü Kaya, Hamit Hasancan gibi
delegeler de vardı.[3]
Türk
Delege heyeti 8 Kasım 1922 günü doğu Ekspres’iyle İstanbul’dan hareket etti.[4] 11
Kasım akşamı Lozan’a vardı. Ancak Türk Heyetini Karşılayan olmadı ve Lozan
Konferansı başlayamadı. Gelen davet üzerine İnönü Fransa’ya geçti ve Paris’te
başarılı temaslarda bulundu. Sonunda Lozan, 21 Kasım’da Mont Benon gazinosunda,
saat 3’te açıldı. Müttefikler bunu “Şark İşleri Konferansı” olarak adlandırdılar.
Konferansa İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Sırp ve
Hırvat-Sloven Krallığı iştirak ettiler. Boğazlarla ilgili konularda ise
toplantılara Sovyetler Birliği, Bulgaristan ve Romanya katıldı. ABD de gözlemci
olarak yer aldı.
Açılış merasiminde İtalya Başbakanı
Mussolini ve Fransız Başbakanı Poincare bulundu. Açılış konuşmasına ev sahibi
olarak İsviçre Konfederasyon Başkanı yaptı. Hemen sonrasında da Lozan
konferansı Başkanı Lord Curzon iyi niyet mesajları içeren konuşmasını yaptı.
İsmet İnönü ise pek beklenmediği halde uzun bir konuşma yaparak TBMM’nin
niyetini ortaya koydu.
Müzakere saat 11’de Chateau d’auchy
otelinin salonunda başladı. Ancak müttefikler istediklerini alamadıkları ve
Türk heyetinin ödün vermeyen kararlılıklarından dolayı, görüşmelere 4 Şubat
1923’te ara verildi. Müttefikler kapitülasyonların kaldırılmasını
istemiyorlardı. Trakya’daki asker kontrolünü de yapmak istemişlerdi. Ayrıca ekonomik
konularda da koşullar öne sürmüşlerdi. 5 Şubat’ta bütün heyetler Lozan’dan
ayrıldı.
25
Şubat’ta TBMM toplandı ve Lozan Konferansı’nın tenkitleri yapıldı. Meclis, Türk
ulusunun tam bağımsızlığı kabul edilmeden antlaşma yapmamaya karalıydı. 23
Nisan’da Lozan görüşmeleri tekrar başladı. İngiltere’yi Curzon yerine bu sefer,
Türkiye’de sefirlik yapmış Horas Rumbold temsil ediyordu. Fransa’yı General
Pele ve İtalya’yı da Montagna temsil ediyordu. İkinci görüşmeler daha ılımlı
geçiyordu ama Fransa yine de ekonomik imtiyazlar peşindeydi. 7 Haziran’da TBMM,
İstanbul Hükümeti’nin yapmış olduğu hiçbir antlaşmayı tanımadığını
yasalaştırdı. Böylece Lozan ‘ da bu tip akitleri aleyhte kullanmaları
engellenmiş oldu. 26 Haziran’da İnönü, yetkilerinin artırılmasını istiyordu.
Rıza Nur, maliyeci Cavit ve Hüseyin Cavit’in kendisine ayak bağı olduğunu
Atatürk’e bildirdi. Bunun üzerine Hüseyin Cavit geri çağrıldı ve İnönü’ye tam
yetki verildi.
18 Temmuz 1923’te devletler arasında
anlaşma sağlanmıştı. Ancak bu sefer imza yetkisi krizi baş gösterdi. Rauf Orbay
ve bakanlar durumu geciktiriyorlardı. Nihayetinde 24 Temmuz’da Lozan Antlaşması
imzalandı ve 11 Ağustos’ta İnönü Ankara’ya döndü. Ortaya çıkan bu imza krizinin
açıklığa kavuşmasını “Nutuk” da ki şu telgrafla görmekteyiz.
“Ankara,
19.7.1923
İsmet
Paşa Hazretlerine
18 Temmuz 1923 tarihli telgraf yazınızı
aldım. Hiç kimsede kararsızlık yoktur. Kazandığınız başarıyı en sıcak ve en
içten duygularımızla kutlamak için, yöntem gereği Antlaşmanın imzalandığım
bildirmenizi bekliyoruz, kardeşim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Başkomutan
Gazi Mustafa Kemal.”[5]
İsmet İnönü, Mustafa
Kemal Paşanın yazdığı telgrafa şu şekilde cevap vermiştir.
Sayı:338 Lozan, 20
Temmuz 1923
Gazi
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Her dar zamanımda Hızır gibi yetişirsin.
Dört beş gündür çektiğim acıyı bir düşün. Büyük işler yapmış ve yaptırmış
adamsın Sana bağlılığım bir kat daha artmıştır. Gözlerinden öperim, sayın
önderim.
İsmet[6]
Ve
görüşmeler sonunda İsmet Paşa 24 Temmuz 1923 günü Antlaşmayı imzaladı. 24
Temmuz 1923 günü imzalanan Lozan Antlaşması’nda konferans boyunca ön planda
olan konuşulan konular
I. SINIRLAR
a)
Trakya sınırı
b) İzmir bölgesi
c) Suriye sınırı
d) Irak sınırı
e) Kafkas sınırı
f) Boğazlar bölgesi
II. Kürtler
III. SÖMÜRGE BÖLGELERİ
IV. İSTANBUL
V. UYRUKLUK
VI. ADLİ
KAPİTİLASYONLAR
VII. AZZINLIKLARIN
KORUNMASI
VIII. ASKERLİKLE İLGİLİ
HÜKÜMLER
IX. CEZA
X. MALİ HÜKÜMLER
XI. İKTİSAT İŞLERİ
XII. BOĞAZLAR KOMİSYONU
Bu
konular üzerinden Sevr antlaşmasında direttikleri ve daha öncesinde
kendilerince sorun gördükleri tüm konularla salonda Türk Heyetini bunaltmaya
isteklerini kabul ettirmeye çalıştılar.
SONUÇ
Saha savaşında türlü gizli antlaşmalar ve
ittifaklarla yenmeyi umut ettikleri Türk milletini her ne kadar imkânları
kısıtlı olsa da mevcut olduğu ruhu kırıp yenmeyi başaramadılar devamında masada
yenilgiye uğratma umudu ile çağırdıkları Lozan görüşmelerinde ise tüm
sıkıştırma ve diretmelerine rağmen istediklerini kabul ettiremediler. Türk
ulusunu temsilen gönderilen heyet ’in çaba ve çalışmaları sayesinde Türk
milletinin gücünü yeteneğini ve zekâsını bir kez daha görmüş oldular.
Lozan Antlaşma ’sının gereği olarak Sevr
antlaşması geçersiz kılındı. Türkiye’nin bağımsız ve eşit bir devlet olarak
Uluslarası topluma kabul edilmesi sağlandı. Misak-ı Milli sınırlarına büyük
ölçüde ulaşıldı. Kapitülasyonlar kaldırıldı. Osmanlı borçlarının ödenmesi için
uygun bir takvim oluşturuldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri Lozan
Antlaşması’nda yer aldı Türkiye’de yaşayan Museviler, Hıristiyan kökenli Rum ve
Ermeniler azınlık olarak tanımlanmayıp mal, mülk ve ibadet hakları güvence
altına alındı. Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi yapılmasına
karar verildi. Bunun sonucunda;1924’de, bir milyon kadar Rum Yunanistan’a, beş
yüz bin Türk de Türkiye’ye göç etti.
Boğazlardan geçici olarak askeri olmayan
gemi ve uçakların barış zamanında boğazlardan geçebileceği, boğazların her iki
yakasının askersizleştirilip geçişi sağlamak amacıyla uluslararası bir kurul
oluşturulmasına karar verildi.
***
KAYNAKÇA
USLUBAŞ, Tolga;
Kronolojik Türkiye Tarihi Geçmişten Günümüze Türkiye, Venedik Yayınları,
İstanbul 2013.
SONYEL, Salahi; Türk
Kurtuluş Savaşı Ve Dış Politika, Cilt II, Tük Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
2003.
ATATÜRK, Mustafa Kemal,
Nutuk, Bookcase Yayınları, Konya 2011.
***
* Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi Tarih bölümü Lisans öğrencisi.
[1] Tolga
Uslubaş, Kronolojik Türkiye Tarihi Geçmişten Günümüze Türkiye, Cilt.1, s.5
[2] Mustafa
Kemal Atatürk, Nutuk, Bookcase yayınevi, Cilt.1, s.461
[3] Tolga
Uslubaş, Kronolojik Türkiye Tarihi Geçmişten Günümüze Türkiye, Cilt.1, s.6
[4] Mustafa
Kemal Atatürk, Nutuk, Bookcase yayınevi, Cilt.1, s.471(Mustafa Kemal Atatürk
temsilciler kurulumuzun, Kasım 1922 başlarında Lozan’a gitmek için Ankara’ dan
ayrıldığını söyler.)
[5] Mustafa
Kemal Atatürk, Nutuk, Bookcase yayınevi, Cilt.1, s.526
[6] Mustafa
Kemal Atatürk, Nutuk, Bookcase yayınevi, Cilt.1, s.526
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder