ORTA ÇAĞ AVRUPA TARİHİ ADLI ESERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Mustafa BOZ
Orta
Çağ Avrupa Tarihi üzerinde çalışmalar yapan Muhammer Gül Orta Çağ Avrupa Tarihi
adlı bir eser kaleme almıştır. Kitabin başlığından da anlaşıldığı gibi yazar
eserinde Orta Çağ Avrupa Tarihini anlatmaktadır.
Eser bilge kültür sanat yayın evi tarafından
basılmış olup ilk basımı Eylül 2009, dördüncü basımı da Ekim 2012 de
basılmıştır. Bizim incelediğimiz kısım ise dördüncü baskı 2012dir.
Kitabın dış kapağı karton olup krem ve
lacivert tonlarında bir renk kullanılmıştır. Kitabın ön kapağında kitabın ismi
büyük harflerle yazılarak o dönemi anlatan ve o dönemin kıyafetlerini gösteren
bir resim konulmuştur. Kitabın arka
kapağında ise kitabın kısa bir özeti verilerek özetin de altına kitabın ismi tekrar
büyük harflerle yazılmıştır.
Kitabın
ilk sayfasında kitabın nerede ve ne zaman basıldığı hakkında bilgi verilmektedir.
Sonraki sayfada yazar, kitabın içindekiler kısmını vererek, kitabın içinde
bulunan giriş ve kitabın bölümlerini ve bu bölümlerin alt dallarını göstermiştir.
İçindekiler kısmının ardından kitabın önsözü kısmı verilmiştir. Önsöz de yazar
Orta Çağ Avrupa Tarihinin önemini anlatarak, kitap hakkında genel bir bilgi
vermiş ve kitabın giriş bölümünün olduğunu ve giriş bölümünden nelerden bahsettiğini
anlatmıştır. Girişten sonra kitabın iki bölümden oluştuğunu ve bu bölümlerin
içeriğinden de bahsedilmiştir. Yine önsözde yazarın belirttiğine göre bu
çalışmanın lisans ve lisansüstü seviyesindeki öğrencilerin müracaat edebileceği
bir kaynak olmakla birlikte Orta Çağ Avrupa Tarihi hakkında genel okuyucuya da
hitap etmek için hazırlandığını belirterek, önsöz kısmını iki sayfada
anlatmıştır. Önsözden sonra kitabın giriş kısmı verilmiştir.
Tamamı
iki yüz sekiz sayfadan oluşan kitap giriş ve iki bölümden oluşmaktadır.
* Gaziosmanpaşa
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi e-posta: boz.mustafa@ hotmail.gop.edu.tr.
Kitabın
giriş kısmında iklim, yüzey şekilleri ve insan unsur ile Avrupa Coğrafyası,
Roma İmparatorluğunun siyasi, sosyal ve ekonomik taslağı üzerinde durularak
giriş kısmı bitirilmiştir.
Kitabın
birinci bölümünde ise Erken Orta Çağ Avrupasının şekillendiren büyük istila
hareketleri ve bunun Avrupa da meydana getirdiği sonuçları ile birlikte siyasi
tablo çerçevesinde Moravenj ve Karalenj hanedanları üzerinde durulmuştur. Yine
birinci bölümün ikinci kısmında da Erken Orta Çağ Avrupasının sosyal, kültürel
ve ekonomik tarihi üzerinde durulmuştur.
Kitabın
ikinci bölümünde ise yazar Geç Orta Çağ Avrupasının siyasi, dini, sosyal,
kültürel ve ekonomik gelişimi üzerinde durarak ve haçlı seferlerinin bahsi ile
sonuçlanmıştır.
Kitabın
son sayfalarında kitabın sonuç kısmı, kaynakça kısmı, o dönemi anlatan haritaları
gösterilmiş ve son olarak da indeks kısmı verilerek kitap bitirilmiştir.
I.GİRİŞ
Bu
bölümde yazar ilk olarak Avrupa’nın adının nereden geldiğini ve Avrupa’nın coğrafyası
hakkında bilgi vermektedir. Yazar Avrupa’nın menşeinin ilk zamanlara kadar
dayandığını dile getirmiştir.[1]
Yazar Avrupa adı hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra Avrupa’nın
coğrafyasını[2]
coğrafi özelliklerinden ve bundan yola çıkarak Avrupa’nın dünya üzerinde
bulunduğu konumunu, Avrupa’nın önemi, iklimi, dini, dili, kültüründen de bahsederek
okuyucuyu Avrupa hakkında kısaca bilgilendirmiştir.[3] Ardından
yazar Roma imparatorluğuna geçmiş ve Roma İmparatorluğu hakkında kısa bir giriş
yaptıktan sonra[4],
Romanın sosyal ve ekonomik durumundan ve [5] Roma
imparatorluğunun çöküşünden de bahsederek konuyu ve kitabın giriş kısmını
bitirmiştir.
Yazar Roma İmparatorluğu
hakkında okuyucuya kısa bir bilgi vermiştir. Çünkü yazar Roma İmparatorluğunu
toplam dipnotlarla beraber
[2] Darkot, Avrupa Coğrafyası, s. 27
[3] Pavel Dalukhanov; Eski Ortaçağ da Çevre ve Etnik Yapı,
çev. Suavi Aydın, İmge Yay. , Ankara 1998, s. 255-257; Darkot, Avrupa Coğrafyası, s.101
[4] Halil Demircioğlu, Roma Tarihi, C.1, TTK, Ankara 1998, s.13
[5] Demircioğlu, Roma Tarihi, 1, s.48-49
yirmi
bir sayfa da anlatmıştır. Hâlbuki Roma İmparatorluğu daha ayrıntılı uzun ve geniş
bir konudur.
Yazar Roma imparatorluğu hakkın da bilgilerini
aktarırken burada dikkat çeken bir kısım vardır; Burada yazar Romanın üç dönemlere
ayrıldığını belirtmiştir; Bu üç dönemler Krallık Devri ( m.ö. 753-510 ),
Cumhuriyet Devri ( m.ö. 510-27 ) ve İmparatorluk Devri ( m.ö. 27- m.s. 476 ) dır.
Yazar burada Romanın Cumhuriyet Devrinin ( m.ö. 510-27 ) olduğunu dile
getirmiştir. Ama Oğuz Tekinin Yunan ve Roma Tarihine Giriş adlı kitabında Roma
imparatorluğunu anlatırken Roma İmparatorluğunun Cumhuriyet Döneminin ( m.ö.
509-508 ) olduğunu göstermektedir.[1]
Daha
sonra yine yazar Roma İmparatorluğundan bahsederken daha çok Romanın bilinmesi
gereken bilgilerinden önemli konularını anlatmıştır. Örneğin Roma
İmparatorluğunun hem altın parasının olduğunu hem de gümüş parasının
bulunduğunu da söylemektedir. Altın para Solidus veya Aureusdır. Gümüş para ise
Denariusdur. Yazar bu paraların uzun süre değerini kaybetmediğini de belirterek
okuyucuyu aydınlatmıştır.[2] Ve
son olarak da yazar Roma İmparatorluğunun çöküşünden de bahsederek kitabın
giriş bölümünü bitirerek kitabın birinci bölümüne başlamıştır.
II. Birinci Bölüm
II. a. Erken Orta Çağ da Avrupa
Tarihi
Bu bölümde yazar ilk
olarak kavimler göçü, feodalite ve Avrupa ya yapılan istilalardan bahsederek
konuya başlamaktadır. Yazar Orta Çağ Avrupasının oluşturan dış faktörleri
söyleyerek Orta Çağ Avrupasının nasıl şekillendiğinden bahsetmektedir. Yazara
göre Orta Çağ Avrupasını şekillendiren unsurlar istilalar olduğunu
düşünmektedir. Daha sonrada Orta Çağ Avrupasının toplumu etkileyen unsurları
dört başlık altında toplamış ve okuyucuya bu unsurlar hakkında kısa bir
açıklamada bulunmuştur. Yazar bu Orta Çağ Avrupasının istilaları tek tek saymış
ve bu istilaları açıklayarak yorumlamıştır. Birde bu istilalarla ilgili
yararlandığı kaynakları da dipnotların da belirmiştir. Bazı kelimeleri de
dipnotlarda tek cümle veya birkaç cümle ile açıklamıştır. Yazara göre Orta Çağ
Avrupasını şekillenmesinde bu istilaların etkili olduğu ve Arap Müslüman
istilasının
Orta
Çağ Avrupasını Şekillendirmede çok büyük etkisi olduğunu düşünmektedir. Yazar
istilalardan bahsettikten sonra yine bu bölümün içinde geçen İngiltere deki
İskandinav yerleşmesi hakkında kısa bir bilgi vermiştir.[1]
İngiltere de İskandinav yerleşmesinin sonucu önemli bir olay meydana gelmiştir.
Bu olay yerleşmenin sonucu olarak İskandinavların ana vatanlarındaki siyasi
kargaşadan iki güçlü devlet ortaya çıkmıştır. Bunlar: Norveç ve Danimarka dır. İngiltere
de İskandinav yerleşmesinin olması dünya ya iki ülke kazandırdığı gibi dünya
haritasına iki ülke daha eklenmesine de sebep olmuştur. İngiltere de İskandinav
yerleşmesinin olması olumsuz sonuçları da meydana getirmiştir. Yazarında
belirttiği gibi örneğin İngiltere ve İskandinavya da yerleşmeler sonucu
kargaşalar çıkmış ve siyasi olaylar olarak bazı kentler de yakılmış ve bazı
hanedanlıklara da son verilmiştir.[2]
İngiltere de İskandinav
yerleşmenin olması ile birlikte Fransa da da 850li yıllarda İskandinav
yerleşmesi olmuştur. Bu yerleşmeyi 10.asrın başlarında Normanlar Batı Fransa ya
yerleşmeye başlamışlardır. Bu arada da batı frank bölgesinde istilalar yaşanmaktadır.
Normanlar bunu fırsat bilmişler ve bölgeye yerleşmeye başlamışlar ve bölgeye
yerleşmeye başlarken de kuzey coğrafyayı da Hıristiyanlaştırmışlardır. Bu
süreci de 11. yy. kadar devam ettirmişlerdir. Hıristiyanlığı yaymak için de bir
takım faaliyetlerde bulunmuşlardır. Burada görüldüğü gibi ve İngiltere de
İskandinav yerleşmeleri iki ülkede de önemli değişikliklerin olmasına sebep
olmuş ve toplumu da etkilemiştir.
Ayrıca buralarda yaşanan istilaların getirmiş
olduğu önemli sonuçları da olmuştur. Bunlar; Latince ülkelerde yavaş yavaş
kalkmış, beşinci asrın sonundan itibaren artık ne tiyatro kalmış nede okullar kalmıştı
ve ortaya İskoçya krallığı çıkmıştır. Norman istilacılar, Anglo - Sokson dilini
öğrendiler ve kendi dillerini de katarak bugün dünyanın en çok konuşulan dili
İngilizceyi meydana getirmişlerdir. Sonra yine Güneyde ve Kuzeyin diğer
bölgelerinde ise irili, ufaklı birçok dük ve küçük krallıklar bulunmaktaydı.
İşte feodal Orta Çağ Avrupasının siyasi haritasının ilk taslağı ana hatlarıyla bu
çerçevede oluşturmaktaydı. Bu istilaların en önemli sonuçlarından biri de
kuzeyin
[1]
Clifford R. Backman, Worlds
of Medieval Europe, Oxford Üniversity Press İncorporated, 2002, s. 142-144
[2] March Bloch, Feodal Toplum, çev. M. Ali Kılıçbay, Opus Yayınları,
İstanbul 1995, s.70-76
Hıristiyanlaştırılmasıdır.[1]
Kuzey coğrafyasında Hıristiyanlığın izlerine ilk rastlanan yerlerin daha çok
kıyı ticaret kentleri olması dikkat çekicidir. Oysa vadilerde ve dağlarda
yaşayan halk uzun süre putperest olarak kalabilmişlerdi. Bunlardan başka bu
istilaların Orta Çağ Avrupa’sı için doğurduğu en önemli sonuç, hiç kuşkusuz
aynı zamanda Avrupa’nın kendi kendini savunma sistemi olarak da feodalizmi geliştirmesidir.[2]
Yine de gerçekte feodal siyasi düzenin Avrupa da ortaya çıkışı istilalar sonucu
hızlanmış ama daha eskilere de dayanmaktadır.
İstilalardan
sonra yazar birinci bölümün ikinci kısmına geçmektedir.
II. b. Erken Orta Çağ Avrupasının (
M.S 500-1000 ) Sosyal ve Ekonomik Durumu
Bu
bölümde yazar Orta Çağ Avrupasının sosyal ve ekonomik durumundan
bahsetmektedir. Sonra da yazar bu konuda düşünceleri olan H. Pirenne’nin
düşüncelerini eleştirerek açıklamalarda bulunmuştur.
Daha sonra bu bölümün içinde geçen feodalite
terimi açıklanarak bilgi verilmiştir. Feodalite, Batı Roma İmparatorluğun
çöküşü ile başlayan Orta Çağ’da özellikle Batı Avrupa’da hakim olan toplum
düzenine denir. Feodalite kavramı üzerinde çok farklı açıklamalar bulunmakta ve
tartışılmaktadır. Yazar da feodalite kavramını yukarıda belirtildiği gibi tanımlamış
ve feodalitenin ana vatanı Orta Çağ Avrupa’sı olduğunu dile getirmiştir. Daha
sonrada yazar feodalite denince ne anlaşılıyor? Sorusunu sorarak birkaç yazarın
düşüncelerini vererek bu düşünceleri yorumlamış ve kendi düşüncelerini de
katarak bir bilgi vermiştir. Sonra yine feodalitenin birkaç tanımını daha verilmiştir:
Bunlar feodal her şeyden önce toplumun hakim kesimlerinin mensuplarını belirli
bir hiyerarşi içerisinde birbirine bağlayan kişisel bağlar bütünüdür. Bu bağlar
somut bir temele, senyörün vassalına belirli bir hizmet ve bağlılık yemine
karşısın da verdiği toprak ayrıcalığına dayanır. Feodalite, kısaca bağlılık
yemini ve fief demektir.[3]
[1]
Jacgues Le Goff, Ortaçağ Batı Uygarlığı, çev. H.Güven -
U.Güven, Dokuz Eylül Yayınları, İzmir 1999. s. 36-37.
Feodal toplum hiyerarşik bir toplum olmaktan çok eşitsiz hiçbir zaman tam olarak düzenlenemeyen bir toplumsal sınıflandırmayı ortaya koymuştur.
Yazar feodalite kavramı hakkın da biraz bilgi verdikten sonra feodalitenin için de geçen fief kavramını tanımlamıştır. Fief tanımı ise vassalın senyör tarafından kendisine temlik edilen fief adını verdiğimiz belli bir toprak parçasını alarak onun hizmetlerini yerine getirdiği görülmektedir. Senyör bu sekil de ( Fransa’ da 9.yy sonlarında ) vassalına bir arazi vererek bu yükten kurtulurdu. Daha sonra topraktan başka şeylere de tatbik edilen bu usul Latince fevuns ( fief ) veya feudum (feodal) olarak tercüme edildi. Bu fief usulü Fransa’da başlamıştır.
Son olarak da yazar Orta Çağ Avrupa’sında feodalitenin dayandığı dört temel ilke olduğunu ileri sürer bunlar: Biat, yemin, temlik ve mahkemedir. Senyör ile vassalı arasındaki ilişkiler bu kavramlar etrafında şekillendiğini söyleyerek konuyu sonlandırmıştır.
Yazar bu bölümün içerisin de yine Orta Çağ Avrupa’sında geçen kilise kavramı hakkında bilgi vermiş, Orta Çağ Avrupa’sında olan bilim kültür hakkında bilgi vermiş ve son olarak da Orta Çağ Avrupa’sında hukuk terimini anlatarak birinci bölümü sona erdirerek ikinci bölüme başlamıştır.
III. İkinci Bölüm
III. I. Geç Orta Çağ Avrupa’sı
III. I. a. Siyasi Taslağı
İkinci bölüme yazar ilk olarak Orta Çağ Avrupa Tarihinin siyasi taslağını anlatırken Emevi devletinden de bahsetmiş ve kitabın dipnotunda da Emeviler hakkında ayrıntılı bir açıklama dikkat çeken bilgiler vermiştir. Bu bilgiler Müslümanlar, Tarık Bin Ziyad komutasında İspanya ya geçtiler. 751 yılında Kadiskte Vizigot ordusunu yenilgiye uğratıldı. Charles Martel ile 752 tarihinde yapılan
Puvatya Savaşında yenildiler ve ispanya ya geri çekildiler Puvatya Savaşı ile Müslümanların ilerleyişi durduruldu. Endülüs Emevi Devleti, Abdurrahman Bin Muaviye tarafından Kurtuba merkez olmak üzere 756 yılında kurulmuştur. Endülüs Emevileri askeri alanda değil bilim ve kültür alanın da ileri gitti. En parlak dönemi III
Abdurrahman
zamanında yaşadı. Endülüs Emevileri zamanında yapılan Kurtuba Medresesi
dünyanın en ünlü medresesidir. Bu medrese Avrupa üniversitelerinin temelini
oluşturmuştur. Buradan eski Grek ve Roma dönemine ait eserler hakkında Avrupa’ya
ilk bilgiler yayılmıştır. Endülüs Emevileri Frankların saldırıları sonucunda da
zayıflamış ve 1031 yılında yıkılmıştır. Yazar bu bilgileri anlaşıldığı üzerine Endülüs
Emevilerin Orta Çağ Avrupasının siyasi tarihini etkilediğini anlaşılmakta ve Endülüs
Emevilerin Orta Çağ Avrupa’sı üzerinde etkileri olduğunu, sonraki dönemlerde de
Batı medeniyetinin oluşmasın da önemli katkı sağladığını ve Avrupa da bazı
unsurları meydana getirmiştir[1].
Yine
Orta Çağ Avrupa’sında siyasi taslağında yaşanan iç olayda dikkat çeken bir
olayda Avrupa da Papa ile İmparator arasındaki mücadelede Laiklik fikrinin de
ilk tohumlarının atıldığı söylenmiştir.[2]
Buradan da anlaşıldığı üzerine laikliğin ilk tohumları Orta Çağ Avrupa’sında
ortaya atıldığı ve günümüzde de hala devam etmekte olan bir kavramdır.
III. I. b. Ekonomik Sosyal ve
Kültürel Tablosu
Yazar
Geç Orta Çağ Avrupa’sının ekonomik sosyal ve kültürel tablosu hakkında bilgi
verirken farklı yazarların bu konular hakkındaki düşüncelerini de ortaya koymuş[3] ve
en sonunda da kendi düşüncesini de ortaya koyarak konuyu sonlandırmıştır.[4]
[1]
Endülüs Emevilerin Avrupa da
bazı unsurları meydana getirmiştir. Bunlar Avrupa da 11. Yüzyıldan itibaren
nüfus artışı, yeni tarım alanların açılması, yeni tarım teknikler ve aletlerin
kullanılması, hıristiyanlaşan göçebe toplulukların yerleşik hayata geçirilmesi
ile bu gelişmeler altında üretimin artması ve istila edilen yerlerdeki
kolonileştirme hareketlerini sıralamak mümkündür. Lee Goff, Orta Çağ Batı Uygarlığı, s. 47-49.
[2] Orta Çağ Avrupa’sında ortaya
çıkan Laiklik genel anlamı ile bir dünyevileşme hadisesidir. Bu dünyevileşme
hadisesi Avrupa’nın her yerinde aynı şekilde ortaya çıkmıştır. Ancak bu
dünyevileşme zemini Reformasyon ve Rönesans coğrafyalarıdır. Batının dünyaya
açılan iki kapısı olan Raformation ve Renaissance Avrupa kıtasını bölümünde
değil, orta-batısında başlayan hareketlerdir. Genel olarak Rönesans esas
itibariyle Laikliğin, Reformasyon ise Sekülerliğin yolunu açmıştır. Bu iki
akımın ortak yönü genelde Hıristiyan mirasına, özelde Katolisizme karşı tepki
olmasıdır. Katolosizme karşı Avrupa’daki tepki merkezi ortaya çıkarmıştır.
Kuzey ve Güney. Güney tepki merkezinde Rönesans, Kuzey tepki merkezinde ise
Reformasyon şeklinde olmuş böylece Güneyde Laiklik, Kuzeyde Sekülerlik
doğmuştur. Durmuş Hocaoğlu, Sekülarizm,
Laisizm ve Türk Laisizmi, Türkiye
Günlüğü, s. 29, Temmuz-Ağustos 1994, s. 35-39
[3]
Geç Orta Çağ Avrupasının ekonomisi
üzerinde yazar ekonomik canlanmanın bazı yazarlara göre bazı faktörlerin etkili
olduğu belirtmektedir. Bunlar kimisine göre haçlı seferleri sonucu sonunda
ticaretin canlanması ve ekonomide gelişmenin yaşanması, kimisine göre de iklim
faktörü ve enerji kaynakları sonucu olduğunu belirmiştir yazar. Yazara göre ise
11. Yüzyıldaki ekonomik canlanma ne sadece dış faktörler ne de sadece teknik ve
tabi faktörlerin etkisi ile olmuştur. Bunların hepsinin ve her birinin bir
diğerini etkilemesi ve beslemesi ile gerçekleşmiştir.
[4] Güran, İktisat Tarihi, s. 61-62
III. b. I. Nüfus Artışı
Orta Çağ Avrupa’sında nüfus da artış
görülmektedir ve bu nüfus artışının zamanla daha da çok artığı görülmektedir.[1]
Yazar nüfus artışının sebebi olan bazı faktörleri sıralamıştır. Bunlar iklim,
sağlıklı beslenme, kölelerin serf konumuna yükselerek aile konumuna
yükselmesidir. Aslında yazar bu faktörlere ekonomik büyümeyi de ekleyebilirdi ama
eklememiştir. Çünkü ekonomik büyümesi iyi olan toplumlarda nüfus artışı da
görülmektedir. Aslında yazar kitap da nüfus artışına sebep olan daha birçok
faktörler sıralamıştır. Ama daha çok yazar nüfus artışına sebep olan yukarıda
saydığımız faktörleri daha çok ön planda tutmuştur. Ve yazar Orta Çağ
Avrupa’sında nüfusun iki temel özelliği olduğunu belirtmiştir. Bunlar; genç ve
düşük yüksek doğum oranları ile yüksek ölüm oranlarıdır. Görüldüğü gibi yazar
daha çok nüfus artışında önemli olan konuları söyleyerek bu konuyu da burada
sonlandırmıştır.[2]
III. b. II. Bilim ve Kültürel Hayat
Bu bölümde de yazar daha
çok önemli bilgiler ve günlük hayatta bilinmesi gereken bilgileri ortaya
koymuştur. Bu bilgilerden birkaçını gösterecek olursak, 11. yüzyıl Fransa’sında
büyük epik şiirlerin ortaya çıkışı sıklıkla 12. yüzyıl Rönesanssı olarak
adlandırılan oluşumun başlangıcıdır. Bu yüzyılda Arapça ve Yunancadan yapılan
tercümelerin bolluğu bunu açıklamaktadır. Ve bazı filozoflar okunmaya
başlanmıştır. İlk Rönesans hareketleri filizlenmeye başlamıştır. Kuran ın ilk
İngilizce çevirisi bile 1143 yılında İspanyada yapılmıştır. Yine Pisagor’un
sayılara dayalı gizli öğretisi ilk kez 11. Yüzyılda Bizans da yeniden ortaya
çıkmıştır. Ancak bu 11-12.yy Rönesanssı ile 14.yy Rönesanssı arasında temel bir
fark vardır. İlki esas olarak felsefeye, bilime yönelirken, ikincisi sanata ve
edebiyata ağırlık veriyordu. 1125 ile 1200 yılları arasında gerçek bir çeviri
seli ortalığı kapladı ve bunun sonucunda bilhassa 13.yy da olmak üzere Grek ve
İslam biliminin büyük bir bölümü Latinceye çevrildi.[3]
Daha sonrada bu
[1] Lee Goff, Orta Çağ Batı Uygarlığı, s. 48
[2] Bloch, Feodal Toplum, s. 135-138
[3]Edward Grant, Orta Çağda Fizik Bilimleri, çev. Aykut
Göker , V Yayınları, Ankara 1986, s. 15-16; Lee Goff, Orta Çağ Batı Uygarlığı, s. 61
çevirmenlerin
sayısı zamanla artmıştır. Yine bu dönemin yazar kültürel yapısını en basit bir şekli
olan iki cümle ile ifade etmiştir. Bu da: Çanların sesidir.[1]
Yine
ikinci bölümün içinde geçen soylulardan, şövalyelikten bahsedilmiş ve bunların
nasıl ortaya çıktıkları, hangi faaliyetle uğraştıkları üzerinde durulmuştur. Bu
konular hakkında bilgi veren yazar burada üzenginin[2]
Orta Asya da yaygın olarak kullanılması ile daha sonrada Avrupa’ya da
geldiğinden de bahsetmiştir.[3]
Ardından parasal ekonominin ortaya çıkışı ve ticaretin canlanması, kent
hayatının canlanışı ve burjuvanın doğuşu[4]
hakkında bilgiler veren yazar böylece Orta Çağ Avrupasının sosyal ekonomik ve
kültürel hayatından bahsederek bu konuları da böylece bitirmiştir[5].
Son olarak da yazar haçlı seferleri hakkında bilgi vererek ikinci bölümü sona
erdirmiştir[6].
Yazar kitapta daha çok üzerinde durulması gereken konuları fazla ayrıntıya
inmeden önemli bilgileri anlatmıştır.
IV. Sonuç
Bu bölümde yazar, anlattıklarının genel bir sağlamasına yapmıştır. 193-196. sayfalar
arası ise kaynakçaya ayrılmış. Bu
kaynakçada daha çok yabancı
yazarların ağırlığı dikkat
çekicidir. Çünkü Orta Çağ Avrupa Tarihi hakkında daha çok yabancı yazarlar
çalışmalar yapmıştır. Kitabın 202-208. sayfalar arası ise dizin kısmından oluşuyordu.
V. Değerlendirme
Kitap, özellikle Orta Çağ Avrupa Tarihine ait
bilgiler veren nadir eserlerden biri olması açısından okunmaya değer nitelikler taşımaktadır. Ayrıca kitap yalnız
Orta Çağ Avrupa Tarihi ile bağlantılı olarak günlük yaşamda da bilinmesi
gereken bilgiler ve genel kültür açısından da bilgiler verilmiştir. Bu kitabı
yalnız tarihçilerin değil herkesin okuyabileceği sade anlaşılır bir kitaptır.
Ayrıca
[1] Bu çan seslerinin yanında dini
geçit törenleri ve adli infazlar halkı sarsıyordu. Keşişlerin vaazlarını
dinlemeye gelen kalabalıklar kentte güneş battıktan sonra dini geçit töreni
düzeninde bir tur atmakta ve bu esnada kendilerini kamçılamakta ve şarkı
söylemektedirler.
[2]
Üzengiden önce biniciler at üzerinde yeterince denge sağlayamadıkları için at
savaşlarda etkili bir araç olamıyordu. Yeni koşum takımları demir nallar,
üzengi ve atlı hücum süvarileri Avrupa’da soylu ve şövalye sınıfının köylü ve
kral karşısında güçlenmesini sağlayarak feodal yapının şekillenmesinde rol
oynamıştır. Şövalyeliğin sosyal bir sınıf olarak çıkması da Feodal Çağın
mantığı içersinde anlaşılabilmektedir.
[3]Hopson, Batılı Medeniyetlerin Doğulu Kökenleri, s. 115
[4] Lee Goff, Ortaçağ Batı Uygarlığı, s. 56-57
[5] Güran, İktisat Tarihi, s. 40-41.
[6] Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi,
III, s. 95-116
kitap kendisinden sonra yazılacak eserleri teşvik
edici bir nitelikte taşımaktadır. Kitap da daha çok üzerinde durulması gereken
önemli konular verilmiştir. Ancak Orta Çağ Avrupa Tarihi hakkında bilinmesi
gereken daha çok konular vardır. Yazar ise bunlardan bir kaçını ele almıştır.
Yine de yazarımıza böyle bir çalışma yaparak bizleri bilgilendirdiği için
teşekkür ederiz.