25 Şubat 2016 Perşembe

ORTA ÇAĞ AVRUPA TARİHİ

ORTA ÇAĞ AVRUPA TARİHİ ADLI ESERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

                                                                    Mustafa BOZ

Orta Çağ Avrupa Tarihi üzerinde çalışmalar yapan Muhammer Gül Orta Çağ Avrupa Tarihi adlı bir eser kaleme almıştır. Kitabin başlığından da anlaşıldığı gibi yazar eserinde Orta Çağ Avrupa Tarihini anlatmaktadır.

 Eser bilge kültür sanat yayın evi tarafından basılmış olup ilk basımı Eylül 2009, dördüncü basımı da Ekim 2012 de basılmıştır. Bizim incelediğimiz kısım ise dördüncü baskı 2012dir.

 Kitabın dış kapağı karton olup krem ve lacivert tonlarında bir renk kullanılmıştır. Kitabın ön kapağında kitabın ismi büyük harflerle yazılarak o dönemi anlatan ve o dönemin kıyafetlerini gösteren bir resim konulmuştur.  Kitabın arka kapağında ise kitabın kısa bir özeti verilerek özetin de altına kitabın ismi tekrar büyük harflerle yazılmıştır.

Kitabın ilk sayfasında kitabın nerede ve ne zaman basıldığı hakkında bilgi verilmektedir. Sonraki sayfada yazar, kitabın içindekiler kısmını vererek, kitabın içinde bulunan giriş ve kitabın bölümlerini ve bu bölümlerin alt dallarını göstermiştir. İçindekiler kısmının ardından kitabın önsözü kısmı verilmiştir. Önsöz de yazar Orta Çağ Avrupa Tarihinin önemini anlatarak, kitap hakkında genel bir bilgi vermiş ve kitabın giriş bölümünün olduğunu ve giriş bölümünden nelerden bahsettiğini anlatmıştır. Girişten sonra kitabın iki bölümden oluştuğunu ve bu bölümlerin içeriğinden de bahsedilmiştir. Yine önsözde yazarın belirttiğine göre bu çalışmanın lisans ve lisansüstü seviyesindeki öğrencilerin müracaat edebileceği bir kaynak olmakla birlikte Orta Çağ Avrupa Tarihi hakkında genel okuyucuya da hitap etmek için hazırlandığını belirterek, önsöz kısmını iki sayfada anlatmıştır. Önsözden sonra kitabın giriş kısmı verilmiştir.

Tamamı iki yüz sekiz sayfadan oluşan kitap giriş ve iki bölümden oluşmaktadır.

* Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi e-posta: boz.mustafa@ hotmail.gop.edu.tr.

Kitabın giriş kısmında iklim, yüzey şekilleri ve insan unsur ile Avrupa Coğrafyası, Roma İmparatorluğunun siyasi, sosyal ve ekonomik taslağı üzerinde durularak giriş kısmı bitirilmiştir.
Kitabın birinci bölümünde ise Erken Orta Çağ Avrupasının şekillendiren büyük istila hareketleri ve bunun Avrupa da meydana getirdiği sonuçları ile birlikte siyasi tablo çerçevesinde Moravenj ve Karalenj hanedanları üzerinde durulmuştur. Yine birinci bölümün ikinci kısmında da Erken Orta Çağ Avrupasının sosyal, kültürel ve ekonomik tarihi üzerinde durulmuştur.
Kitabın ikinci bölümünde ise yazar Geç Orta Çağ Avrupasının siyasi, dini, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişimi üzerinde durarak ve haçlı seferlerinin bahsi ile sonuçlanmıştır.
Kitabın son sayfalarında kitabın sonuç kısmı, kaynakça kısmı, o dönemi anlatan haritaları gösterilmiş ve son olarak da indeks kısmı verilerek kitap bitirilmiştir.

I.GİRİŞ

Bu bölümde yazar ilk olarak Avrupa’nın adının nereden geldiğini ve Avrupa’nın coğrafyası hakkında bilgi vermektedir. Yazar Avrupa’nın menşeinin ilk zamanlara kadar dayandığını dile getirmiştir.[1] Yazar Avrupa adı hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra Avrupa’nın coğrafyasını[2] coğrafi özelliklerinden ve bundan yola çıkarak Avrupa’nın dünya üzerinde bulunduğu konumunu, Avrupa’nın önemi, iklimi, dini, dili, kültüründen de bahsederek okuyucuyu Avrupa hakkında kısaca bilgilendirmiştir.[3] Ardından yazar Roma imparatorluğuna geçmiş ve Roma İmparatorluğu hakkında kısa bir giriş yaptıktan sonra[4], Romanın sosyal ve ekonomik durumundan ve [5] Roma imparatorluğunun çöküşünden de bahsederek konuyu ve kitabın giriş kısmını bitirmiştir.

Yazar Roma İmparatorluğu hakkında okuyucuya kısa bir bilgi vermiştir. Çünkü yazar Roma İmparatorluğunu toplam dipnotlarla beraber


[1] Besim Darkot, Avrupa Coğrafyası, Birinci Kitap, İst. Ünv. Yay. , İstanbul 1949, s.1.
[2] Darkot, Avrupa Coğrafyası, s. 27
[3] Pavel Dalukhanov; Eski Ortaçağ da Çevre ve Etnik Yapı, çev. Suavi Aydın, İmge Yay. , Ankara 1998, s. 255-257; Darkot, Avrupa Coğrafyası, s.101
[4] Halil Demircioğlu, Roma Tarihi, C.1, TTK, Ankara 1998, s.13
[5] Demircioğlu, Roma Tarihi, 1, s.48-49
yirmi bir sayfa da anlatmıştır. Hâlbuki Roma İmparatorluğu daha ayrıntılı uzun ve geniş bir konudur.

 Yazar Roma imparatorluğu hakkın da bilgilerini aktarırken burada dikkat çeken bir kısım vardır; Burada yazar Romanın üç dönemlere ayrıldığını belirtmiştir; Bu üç dönemler Krallık Devri ( m.ö. 753-510 ), Cumhuriyet Devri ( m.ö. 510-27 ) ve İmparatorluk Devri ( m.ö. 27- m.s. 476 ) dır. Yazar burada Romanın Cumhuriyet Devrinin ( m.ö. 510-27 ) olduğunu dile getirmiştir. Ama Oğuz Tekinin Yunan ve Roma Tarihine Giriş adlı kitabında Roma imparatorluğunu anlatırken Roma İmparatorluğunun Cumhuriyet Döneminin ( m.ö. 509-508 ) olduğunu göstermektedir.[1]

Daha sonra yine yazar Roma İmparatorluğundan bahsederken daha çok Romanın bilinmesi gereken bilgilerinden önemli konularını anlatmıştır. Örneğin Roma İmparatorluğunun hem altın parasının olduğunu hem de gümüş parasının bulunduğunu da söylemektedir. Altın para Solidus veya Aureusdır. Gümüş para ise Denariusdur. Yazar bu paraların uzun süre değerini kaybetmediğini de belirterek okuyucuyu aydınlatmıştır.[2] Ve son olarak da yazar Roma İmparatorluğunun çöküşünden de bahsederek kitabın giriş bölümünü bitirerek kitabın birinci bölümüne başlamıştır.

II. Birinci Bölüm

II. a. Erken Orta Çağ da Avrupa Tarihi
Bu bölümde yazar ilk olarak kavimler göçü, feodalite ve Avrupa ya yapılan istilalardan bahsederek konuya başlamaktadır. Yazar Orta Çağ Avrupasının oluşturan dış faktörleri söyleyerek Orta Çağ Avrupasının nasıl şekillendiğinden bahsetmektedir. Yazara göre Orta Çağ Avrupasını şekillendiren unsurlar istilalar olduğunu düşünmektedir. Daha sonrada Orta Çağ Avrupasının toplumu etkileyen unsurları dört başlık altında toplamış ve okuyucuya bu unsurlar hakkında kısa bir açıklamada bulunmuştur. Yazar bu Orta Çağ Avrupasının istilaları tek tek saymış ve bu istilaları açıklayarak yorumlamıştır. Birde bu istilalarla ilgili yararlandığı kaynakları da dipnotların da belirmiştir. Bazı kelimeleri de dipnotlarda tek cümle veya birkaç cümle ile açıklamıştır. Yazara göre Orta Çağ Avrupasını şekillenmesinde bu istilaların etkili olduğu ve Arap Müslüman istilasının


[1] Tekin Oğuz, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yayınları, İstanbul 2012, s. 187-192
[2] Faruk Güran, İktisat Tarihi, İst. Ünv. Yay. , İstanbul 1988, s. 23-24.

Orta Çağ Avrupasını Şekillendirmede çok büyük etkisi olduğunu düşünmektedir. Yazar istilalardan bahsettikten sonra yine bu bölümün içinde geçen İngiltere deki İskandinav yerleşmesi hakkında kısa bir bilgi vermiştir.[1] İngiltere de İskandinav yerleşmesinin sonucu önemli bir olay meydana gelmiştir. Bu olay yerleşmenin sonucu olarak İskandinavların ana vatanlarındaki siyasi kargaşadan iki güçlü devlet ortaya çıkmıştır. Bunlar: Norveç ve Danimarka dır. İngiltere de İskandinav yerleşmesinin olması dünya ya iki ülke kazandırdığı gibi dünya haritasına iki ülke daha eklenmesine de sebep olmuştur. İngiltere de İskandinav yerleşmesinin olması olumsuz sonuçları da meydana getirmiştir. Yazarında belirttiği gibi örneğin İngiltere ve İskandinavya da yerleşmeler sonucu kargaşalar çıkmış ve siyasi olaylar olarak bazı kentler de yakılmış ve bazı hanedanlıklara da son verilmiştir.[2]

İngiltere de İskandinav yerleşmenin olması ile birlikte Fransa da da 850li yıllarda İskandinav yerleşmesi olmuştur. Bu yerleşmeyi 10.asrın başlarında Normanlar Batı Fransa ya yerleşmeye başlamışlardır. Bu arada da batı frank bölgesinde istilalar yaşanmaktadır. Normanlar bunu fırsat bilmişler ve bölgeye yerleşmeye başlamışlar ve bölgeye yerleşmeye başlarken de kuzey coğrafyayı da Hıristiyanlaştırmışlardır. Bu süreci de 11. yy. kadar devam ettirmişlerdir. Hıristiyanlığı yaymak için de bir takım faaliyetlerde bulunmuşlardır. Burada görüldüğü gibi ve İngiltere de İskandinav yerleşmeleri iki ülkede de önemli değişikliklerin olmasına sebep olmuş ve toplumu da etkilemiştir. 

Ayrıca buralarda yaşanan istilaların getirmiş olduğu önemli sonuçları da olmuştur. Bunlar; Latince ülkelerde yavaş yavaş kalkmış, beşinci asrın sonundan itibaren artık ne tiyatro kalmış nede okullar kalmıştı ve ortaya İskoçya krallığı çıkmıştır. Norman istilacılar, Anglo - Sokson dilini öğrendiler ve kendi dillerini de katarak bugün dünyanın en çok konuşulan dili İngilizceyi meydana getirmişlerdir. Sonra yine Güneyde ve Kuzeyin diğer bölgelerinde ise irili, ufaklı birçok dük ve küçük krallıklar bulunmaktaydı. İşte feodal Orta Çağ Avrupasının siyasi haritasının ilk taslağı ana hatlarıyla bu çerçevede oluşturmaktaydı. Bu istilaların en önemli sonuçlarından biri de kuzeyin


[1] Clifford R. Backman,  Worlds of Medieval Europe, Oxford Üniversity Press İncorporated, 2002, s. 142-144
[2] March Bloch, Feodal Toplum,  çev. M. Ali Kılıçbay, Opus Yayınları, İstanbul 1995, s.70-76

Hıristiyanlaştırılmasıdır.[1] Kuzey coğrafyasında Hıristiyanlığın izlerine ilk rastlanan yerlerin daha çok kıyı ticaret kentleri olması dikkat çekicidir. Oysa vadilerde ve dağlarda yaşayan halk uzun süre putperest olarak kalabilmişlerdi. Bunlardan başka bu istilaların Orta Çağ Avrupa’sı için doğurduğu en önemli sonuç, hiç kuşkusuz aynı zamanda Avrupa’nın kendi kendini savunma sistemi olarak da feodalizmi geliştirmesidir.[2] Yine de gerçekte feodal siyasi düzenin Avrupa da ortaya çıkışı istilalar sonucu hızlanmış ama daha eskilere de dayanmaktadır.
İstilalardan sonra yazar birinci bölümün ikinci kısmına geçmektedir.

II. b. Erken Orta Çağ Avrupasının ( M.S 500-1000 ) Sosyal ve Ekonomik Durumu

Bu bölümde yazar Orta Çağ Avrupasının sosyal ve ekonomik durumundan bahsetmektedir. Sonra da yazar bu konuda düşünceleri olan H. Pirenne’nin düşüncelerini eleştirerek açıklamalarda bulunmuştur.

 Daha sonra bu bölümün içinde geçen feodalite terimi açıklanarak bilgi verilmiştir. Feodalite, Batı Roma İmparatorluğun çöküşü ile başlayan Orta Çağ’da özellikle Batı Avrupa’da hakim olan toplum düzenine denir. Feodalite kavramı üzerinde çok farklı açıklamalar bulunmakta ve tartışılmaktadır. Yazar da feodalite kavramını yukarıda belirtildiği gibi tanımlamış ve feodalitenin ana vatanı Orta Çağ Avrupa’sı olduğunu dile getirmiştir. Daha sonrada yazar feodalite denince ne anlaşılıyor? Sorusunu sorarak birkaç yazarın düşüncelerini vererek bu düşünceleri yorumlamış ve kendi düşüncelerini de katarak bir bilgi vermiştir. Sonra yine feodalitenin birkaç tanımını daha verilmiştir: Bunlar feodal her şeyden önce toplumun hakim kesimlerinin mensuplarını belirli bir hiyerarşi içerisinde birbirine bağlayan kişisel bağlar bütünüdür. Bu bağlar somut bir temele, senyörün vassalına belirli bir hizmet ve bağlılık yemine karşısın da verdiği toprak ayrıcalığına dayanır. Feodalite, kısaca bağlılık yemini ve fief demektir.[3]


[1] Jacgues Le Goff, Ortaçağ Batı Uygarlığı, çev. H.Güven - U.Güven, Dokuz Eylül Yayınları, İzmir 1999. s. 36-37.
[2] Erol Zeytinoğlu, İktisat Tarihi, İstanbul 1971, s.55
[3] Lee Goff, Orta Çağ Batı Uygarlığı, s. 67.

Feodal toplum hiyerarşik bir toplum olmaktan çok eşitsiz hiçbir zaman tam olarak düzenlenemeyen bir toplumsal sınıflandırmayı ortaya koymuştur.  

Yazar feodalite kavramı hakkın da biraz bilgi verdikten sonra feodalitenin için de geçen fief kavramını tanımlamıştır. Fief tanımı ise vassalın senyör tarafından kendisine temlik edilen fief adını verdiğimiz belli bir toprak parçasını alarak onun hizmetlerini yerine getirdiği görülmektedir. Senyör bu sekil de ( Fransa’ da 9.yy sonlarında ) vassalına bir arazi vererek bu yükten kurtulurdu. Daha sonra topraktan başka şeylere de tatbik edilen bu usul Latince fevuns ( fief ) veya feudum (feodal) olarak tercüme edildi.  Bu fief usulü Fransa’da başlamıştır.

Son olarak da yazar Orta Çağ Avrupa’sında feodalitenin dayandığı dört temel ilke olduğunu ileri sürer bunlar: Biat, yemin, temlik ve mahkemedir. Senyör ile vassalı arasındaki ilişkiler bu kavramlar etrafında şekillendiğini söyleyerek konuyu sonlandırmıştır.

Yazar bu bölümün içerisin de yine Orta Çağ Avrupa’sında geçen kilise kavramı hakkında bilgi vermiş, Orta Çağ Avrupa’sında olan bilim kültür hakkında bilgi vermiş ve son olarak da Orta Çağ Avrupa’sında hukuk terimini anlatarak birinci bölümü sona erdirerek ikinci bölüme başlamıştır.

III. İkinci Bölüm

III. I. Geç Orta Çağ Avrupa’sı

III. I. a. Siyasi Taslağı

İkinci bölüme yazar ilk olarak Orta Çağ Avrupa Tarihinin siyasi taslağını anlatırken Emevi devletinden de bahsetmiş ve kitabın dipnotunda da Emeviler hakkında ayrıntılı bir açıklama dikkat çeken bilgiler vermiştir. Bu bilgiler Müslümanlar, Tarık  Bin  Ziyad komutasında İspanya ya geçtiler. 751 yılında Kadiskte Vizigot ordusunu yenilgiye uğratıldı. Charles Martel ile 752 tarihinde yapılan 

Puvatya Savaşında yenildiler ve ispanya ya geri çekildiler Puvatya Savaşı ile Müslümanların ilerleyişi durduruldu. Endülüs Emevi Devleti, Abdurrahman Bin Muaviye tarafından Kurtuba merkez olmak üzere 756 yılında kurulmuştur. Endülüs Emevileri askeri alanda değil bilim ve kültür alanın da ileri gitti. En parlak dönemi III 

Abdurrahman zamanında yaşadı. Endülüs Emevileri zamanında yapılan Kurtuba Medresesi dünyanın en ünlü medresesidir. Bu medrese Avrupa üniversitelerinin temelini oluşturmuştur. Buradan eski Grek ve Roma dönemine ait eserler hakkında Avrupa’ya ilk bilgiler yayılmıştır. Endülüs Emevileri Frankların saldırıları sonucunda da zayıflamış ve 1031 yılında yıkılmıştır. Yazar bu bilgileri anlaşıldığı üzerine Endülüs Emevilerin Orta Çağ Avrupasının siyasi tarihini etkilediğini anlaşılmakta ve Endülüs Emevilerin Orta Çağ Avrupa’sı üzerinde etkileri olduğunu, sonraki dönemlerde de Batı medeniyetinin oluşmasın da önemli katkı sağladığını ve Avrupa da bazı unsurları meydana getirmiştir[1].

Yine Orta Çağ Avrupa’sında siyasi taslağında yaşanan iç olayda dikkat çeken bir olayda Avrupa da Papa ile İmparator arasındaki mücadelede Laiklik fikrinin de ilk tohumlarının atıldığı söylenmiştir.[2] Buradan da anlaşıldığı üzerine laikliğin ilk tohumları Orta Çağ Avrupa’sında ortaya atıldığı ve günümüzde de hala devam etmekte olan bir kavramdır.

III. I. b. Ekonomik Sosyal ve Kültürel Tablosu

Yazar Geç Orta Çağ Avrupa’sının ekonomik sosyal ve kültürel tablosu hakkında bilgi verirken farklı yazarların bu konular hakkındaki düşüncelerini de ortaya koymuş[3] ve en sonunda da kendi düşüncesini de ortaya koyarak konuyu sonlandırmıştır.[4]


[1] Endülüs Emevilerin Avrupa da bazı unsurları meydana getirmiştir. Bunlar Avrupa da 11. Yüzyıldan itibaren nüfus artışı, yeni tarım alanların açılması, yeni tarım teknikler ve aletlerin kullanılması, hıristiyanlaşan göçebe toplulukların yerleşik hayata geçirilmesi ile bu gelişmeler altında üretimin artması ve istila edilen yerlerdeki kolonileştirme hareketlerini sıralamak mümkündür. Lee Goff, Orta Çağ Batı Uygarlığı, s. 47-49.

[2] Orta Çağ Avrupa’sında ortaya çıkan Laiklik genel anlamı ile bir dünyevileşme hadisesidir. Bu dünyevileşme hadisesi Avrupa’nın her yerinde aynı şekilde ortaya çıkmıştır. Ancak bu dünyevileşme zemini Reformasyon ve Rönesans coğrafyalarıdır. Batının dünyaya açılan iki kapısı olan Raformation ve Renaissance Avrupa kıtasını bölümünde değil, orta-batısında başlayan hareketlerdir. Genel olarak Rönesans esas itibariyle Laikliğin, Reformasyon ise Sekülerliğin yolunu açmıştır. Bu iki akımın ortak yönü genelde Hıristiyan mirasına, özelde Katolisizme karşı tepki olmasıdır. Katolosizme karşı Avrupa’daki tepki merkezi ortaya çıkarmıştır. Kuzey ve Güney. Güney tepki merkezinde Rönesans, Kuzey tepki merkezinde ise Reformasyon şeklinde olmuş böylece Güneyde Laiklik, Kuzeyde Sekülerlik doğmuştur. Durmuş Hocaoğlu, Sekülarizm, Laisizm ve Türk Laisizmi, Türkiye Günlüğü, s. 29, Temmuz-Ağustos 1994, s. 35-39

[3] Geç Orta Çağ Avrupasının ekonomisi üzerinde yazar ekonomik canlanmanın bazı yazarlara göre bazı faktörlerin etkili olduğu belirtmektedir. Bunlar kimisine göre haçlı seferleri sonucu sonunda ticaretin canlanması ve ekonomide gelişmenin yaşanması, kimisine göre de iklim faktörü ve enerji kaynakları sonucu olduğunu belirmiştir yazar. Yazara göre ise 11. Yüzyıldaki ekonomik canlanma ne sadece dış faktörler ne de sadece teknik ve tabi faktörlerin etkisi ile olmuştur. Bunların hepsinin ve her birinin bir diğerini etkilemesi ve beslemesi ile gerçekleşmiştir.

[4] Güran, İktisat Tarihi, s. 61-62

III. b. I. Nüfus Artışı

 Orta Çağ Avrupa’sında nüfus da artış görülmektedir ve bu nüfus artışının zamanla daha da çok artığı görülmektedir.[1] Yazar nüfus artışının sebebi olan bazı faktörleri sıralamıştır. Bunlar iklim, sağlıklı beslenme, kölelerin serf konumuna yükselerek aile konumuna yükselmesidir. Aslında yazar bu faktörlere ekonomik büyümeyi de ekleyebilirdi ama eklememiştir. Çünkü ekonomik büyümesi iyi olan toplumlarda nüfus artışı da görülmektedir. Aslında yazar kitap da nüfus artışına sebep olan daha birçok faktörler sıralamıştır. Ama daha çok yazar nüfus artışına sebep olan yukarıda saydığımız faktörleri daha çok ön planda tutmuştur. Ve yazar Orta Çağ Avrupa’sında nüfusun iki temel özelliği olduğunu belirtmiştir. Bunlar; genç ve düşük yüksek doğum oranları ile yüksek ölüm oranlarıdır. Görüldüğü gibi yazar daha çok nüfus artışında önemli olan konuları söyleyerek bu konuyu da burada sonlandırmıştır.[2]

III. b. II. Bilim ve Kültürel Hayat

Bu bölümde de yazar daha çok önemli bilgiler ve günlük hayatta bilinmesi gereken bilgileri ortaya koymuştur. Bu bilgilerden birkaçını gösterecek olursak, 11. yüzyıl Fransa’sında büyük epik şiirlerin ortaya çıkışı sıklıkla 12. yüzyıl Rönesanssı olarak adlandırılan oluşumun başlangıcıdır. Bu yüzyılda Arapça ve Yunancadan yapılan tercümelerin bolluğu bunu açıklamaktadır. Ve bazı filozoflar okunmaya başlanmıştır. İlk Rönesans hareketleri filizlenmeye başlamıştır. Kuran ın ilk İngilizce çevirisi bile 1143 yılında İspanyada yapılmıştır. Yine Pisagor’un sayılara dayalı gizli öğretisi ilk kez 11. Yüzyılda Bizans da yeniden ortaya çıkmıştır. Ancak bu 11-12.yy Rönesanssı ile 14.yy Rönesanssı arasında temel bir fark vardır. İlki esas olarak felsefeye, bilime yönelirken, ikincisi sanata ve edebiyata ağırlık veriyordu. 1125 ile 1200 yılları arasında gerçek bir çeviri seli ortalığı kapladı ve bunun sonucunda bilhassa 13.yy da olmak üzere Grek ve İslam biliminin büyük bir bölümü Latinceye çevrildi.[3] Daha sonrada bu


[1] Lee Goff, Orta Çağ Batı Uygarlığı, s. 48
[2] Bloch, Feodal Toplum, s. 135-138
[3]Edward Grant, Orta Çağda Fizik Bilimleri, çev. Aykut Göker , V Yayınları, Ankara 1986,   s. 15-16; Lee Goff, Orta Çağ Batı Uygarlığı, s. 61

çevirmenlerin sayısı zamanla artmıştır. Yine bu dönemin yazar kültürel yapısını en basit bir şekli olan iki cümle ile ifade etmiştir. Bu da: Çanların sesidir.[1]
Yine ikinci bölümün içinde geçen soylulardan, şövalyelikten bahsedilmiş ve bunların nasıl ortaya çıktıkları, hangi faaliyetle uğraştıkları üzerinde durulmuştur. Bu konular hakkında bilgi veren yazar burada üzenginin[2] Orta Asya da yaygın olarak kullanılması ile daha sonrada Avrupa’ya da geldiğinden de bahsetmiştir.[3] Ardından parasal ekonominin ortaya çıkışı ve ticaretin canlanması, kent hayatının canlanışı ve burjuvanın doğuşu[4] hakkında bilgiler veren yazar böylece Orta Çağ Avrupasının sosyal ekonomik ve kültürel hayatından bahsederek bu konuları da böylece bitirmiştir[5]. Son olarak da yazar haçlı seferleri hakkında bilgi vererek ikinci bölümü sona erdirmiştir[6]. Yazar kitapta daha çok üzerinde durulması gereken konuları fazla ayrıntıya inmeden önemli bilgileri anlatmıştır.

IV. Sonuç

Bu bölümde yazar, anlattıklarının genel bir sağlamasına yapmıştır. 193-196. sayfalar arası ise kaynakçaya ayrılmış. Bu kaynakçada daha çok yabancı yazarların ağırlığı dikkat çekicidir. Çünkü Orta Çağ Avrupa Tarihi hakkında daha çok yabancı yazarlar çalışmalar yapmıştır. Kitabın 202-208. sayfalar arası ise dizin kısmından oluşuyordu.


V. Değerlendirme

Kitap, özellikle Orta Çağ Avrupa Tarihine ait bilgiler veren nadir eserlerden biri olması açısından okunmaya değer nitelikler taşımaktadır. Ayrıca kitap yalnız Orta Çağ Avrupa Tarihi ile bağlantılı olarak günlük yaşamda da bilinmesi gereken bilgiler ve genel kültür açısından da bilgiler verilmiştir. Bu kitabı yalnız tarihçilerin değil herkesin okuyabileceği sade anlaşılır bir kitaptır. Ayrıca


[1] Bu çan seslerinin yanında dini geçit törenleri ve adli infazlar halkı sarsıyordu. Keşişlerin vaazlarını dinlemeye gelen kalabalıklar kentte güneş battıktan sonra dini geçit töreni düzeninde bir tur atmakta ve bu esnada kendilerini kamçılamakta ve şarkı söylemektedirler.

[2] Üzengiden önce biniciler at üzerinde yeterince denge sağlayamadıkları için at savaşlarda etkili bir araç olamıyordu. Yeni koşum takımları demir nallar, üzengi ve atlı hücum süvarileri Avrupa’da soylu ve şövalye sınıfının köylü ve kral karşısında güçlenmesini sağlayarak feodal yapının şekillenmesinde rol oynamıştır. Şövalyeliğin sosyal bir sınıf olarak çıkması da Feodal Çağın mantığı içersinde anlaşılabilmektedir.

[3]Hopson, Batılı Medeniyetlerin Doğulu Kökenleri, s. 115

[4] Lee Goff, Ortaçağ Batı Uygarlığı, s. 56-57

[5] Güran, İktisat Tarihi, s. 40-41.

[6] Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, III, s. 95-116

kitap kendisinden sonra yazılacak eserleri teşvik edici bir nitelikte taşımaktadır. Kitap da daha çok üzerinde durulması gereken önemli konular verilmiştir. Ancak Orta Çağ Avrupa Tarihi hakkında bilinmesi gereken daha çok konular vardır. Yazar ise bunlardan bir kaçını ele almıştır. Yine de yazarımıza böyle bir çalışma yaparak bizleri bilgilendirdiği için teşekkür ederiz.

BATINİLİK

“BATINİLİK” ÜZERİNE BİR BİBLİYOGRAFYA DENEMESİ

[1]Emine YALPI

Özet (Abstract)
Bâtıniler Büyük Selçuklu topraklarında 1257-1290 yılları arasında varlıklarını koruyan devleti derinden etkileyen mevcut düzeni sarsan ve adeta devlet içinde küçük bir devlet kuran batınilerin devamı olan Hasan Sabbah’ın topraklarında çok fazla yıkıcı faaliyetlerde bulunup adeta devlet içinde devlet kurma çabası içine girmişlerdir. Bu da devlet içinde yöneticiler tarafından fark edilmiş ve Bâtıniler ile mücadeleye girişilmiştir. Gösterilen çabalara rağmen yeterli başarı kazanılmamış ve başarısız olunmuştur. Şu ana kadar bu önemli faaliyetle ilgili az sayıda makale, ansiklopedi maddesi, tezler, kitaplar kaleme alınmıştır. Ancak bu konu ile ilgili çalışmaları bir bibliyografya içerisine toplayan her hangi bir yayın bulunmamaktadır. Yapacağımız bu çalışmanın amacı bu konudaki eksikliği giderip araştırmacılara kolaylık sağmaktır.

Anahtar Kelimeler (Key Words) : Bâtınilik, Hasan Sabbah, Alamut kalesi, Selçuklu.

I.Giriş:
İslam dünyasında, Kuran-ı Kerim ayetlerinin görünen manalarının yanı sıra gizli anlamlarının da olduğunu ileri sürerek, ayetleri kendilerine göre yorumlayan akımına Bâtınilik denir. Bu akım kuruluşundan ilk bir buçuk asır içerisinde kendisini gizli tutmuş ve dai denen propagandacılar tarafından idare edilmiştir. Pek çok bölgede faaliyet halinde olan bu akım zamanla ilk ismaili merkezlerine kurmuştur en çok muvaffak olduğu yerler Şiiliğin taraftar bulduğu Güney Irak Basra Körfezi ve İran Coğrafyası olmuştur. İsmaililerin Selçuklular zamanında ki açık faaliyetleri Hasan Sabbah ile başlamıştır. Hasan Sabbah rey de gördüğü eğitimin ardından gençliğin de İsmailiye girmiştir. Mısır Fatımi devletine yaptığı seyahatin ardından ihtilalci fikirlerine İran Coğrafyasında yaymaya başladı özellikle İsfahan ve Rey şehirlerinde ki tebliğ faaliyetleri neticesinde pek çok kimseyi etrafında topladı yeterince güç kazandıktan sonra 480 (1087) yılında Elburz dağları üzerinde son derece müstahkem bir mevkide yer alan Alamut kalesini ele geçirmeyi başardı. Bu tarihten sonra Alamut u kendisine 

[1]Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi. e-posta: emine.yalpi@gop.edu.tr.

merkez edinerek kısa sürede taraftarlarının sayısını arttırdı. Bu esnada Selçuklu coğrafyasının sosyal ve ekonomik durumu İsmaililerin geniş halk kitleleri üzerinde yapacağı tebligat için son derece elverişli bir vaziyet arz etmektedir. Özellikle Selçukluların yerleşik halk üzerinde yarattığı sosyal ve siyasi dalgalanmalar ihtilalci bir karakter arz eden İsmaili propagandaları için uygun bir atmosfer oluşturmuştu. Selçuklular gibi yarı göçebe bir bozkır halkının İran Coğrafyasına gelişi toplumun farklı tabakalarında sosyal ekonomik ve dini açıdan gayrimemnun bir kitlenin ortaya çıkmasına yol açmıştır. İsmaili propagandacılarının yoğun faaliyetleri bu gayrimemnun kitleyi kendi yanlarına çekmeyi başarmıştır. Zulüm ve istibdat ile dolu olan yeryüzünde adalet ve hakaniyeti tesis edeceğini söyleyen akımın daha çok şehirlerdeki işsiz güçsüz halkı mevcut siyasi sosyal ve dini sisteme karşı ayaklandırmaya çalıştığı görülmektedir. Selçuklular akımın güç kazanmasının devlet içinde ne kadar büyük bir tehlike yaratabileceğini kavranmakta geçilmediler sultan Melikşah son yıllarında bilhassa büyük şehirlerde gittikçe faaliyetlerini arttıran İsmailliler ile uzun bir mücadeleye girildiği görülmektedir. Vezir Nizamülmülk Hasan Sabbah’ın Alamut’u ele geçirdiğini öğrenince derhal bu kaleyi kuşatmaya kalkıştığı kaydedilmektedir. Müelliflere göre son derece güç durumda kalan Hasan Sabbah, fedaileri vasıtasıyla Nizamülmülkü öldürterek kuşatmanın kalkmasını sağlamıştır. Melikşahın kısa süre sonra ani olan vefatı ismaililer ile yürütülen mücadeleye sekteye uğramıştır. Mahmut ve Berkyaruk zamanlarında gerek saltanat mücadeleleri gerekse iç isyanlar sebebiyle İsmaililer’in üzerine etkili bir şekilde gidilememiştir. Bu durum danistafade eden İsmaililer XI yüzyılın sonlarına doğru güçlerini iyice arttırdılar. Daha sonra 1256 da Moğol hükümdarı Hülagü Han tarafından Alamut Kalesinin yıkılması ile ortadan kaldırılmıştır.

II.Bibliyografya:

II. a.Kitaplar:

Ali Sevim,Selçuklu Devletleri Tarihi,Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1995.

Cami’ü’t-TevarihSelçuklu Devleti, çev. Erkan Göksu veH.Hüseyin Güneş, 2. Baskı,Selenge Yayınları, İstanbul 2011.

Osman Gazi Özgüdenli,Selçuklular (Büyük Selçuklu Tarihi 1040-1157 ), 1. Cilt, İSAM Yayınları, İstanbul 2013

II.b.Makaleler:

Abdülcelil Şelebi, Çev. Gıyaseddin Arslan, “Batini Tasfirinin Doğuşunun Nedenleri”, Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, Elazığ 2004, s.99-108.

Ahmet Ateş, “Tarihsel Süreçte ismaililik ve Yaşadığı Farklılaşma”, Fırat Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, cilt: XVII, sayı:2, Elazığ 2012, s.111-145.

Ali Avcu, “Erken Dönemde İsmaillîliğinde Şeriatın Neshi Sorunu Üzerine”, Cumhuriyet Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, cilt:13, sayı: 2, Sivas 2009, s.267-287.

Bekir Topaloğlu, “Erken Dönemde İsmaililik ve Temel Görüşler”, Ekev Akademi Dergisi, Sosyal Bilimler, 2009, cilt: XIII, sayı:39, s.73-86.

Kemal Üçüncü, “Gazali ve Bâtınilik”, Diyanet ve İlim Dergisi, 1964, cilt: III, sayı:6-7, s.180-181.

Mehmet Ali Büyükkara, “İsmailli Dai ve Fatımi Da’vet”,İlam Araştırma Dergisi, 1998, Cilt:3, Sayı:1, s.9-36.

Mehmet Dalkılıç,Sembolik Anlatımın Siyasal Bir Araç Olarak İşlevselleşmesi ve Batini Mezheplerde Gizli Dil”, Din Bilimleri Araştırması Dergisi, İstanbul 2005, s.127.

Mustafa Ekinci, “İsmailli Dai ve Fatımi Devleti”, İlam Araştırma Dergisi, İstanbul 1998, cilt III, sayı:1, s.9-36.

Mustafa Öz, “İsmaililik; Eski ve Yeni Davet”, çev. Muzaffer Tan, Dini Araştırmalar, İstanbul 2006, cilt: IX, sayı:25, s.281-284.

II.c.Tezler

Ayşe Atıcı, Büyük Selçuklu İmparatorluğun da Bâtıni Hareketi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2005.

Bağdagül Aksoy Bakır, 1923-1946 Dönemlerinde Türkiye de Sosyal Gelişmeler ve Bâtıni Etkisi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisan Tezi, Ankara 2002.

Hanifi Şahin, Bâtınilik Alevi İlişkisi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2002.

Mustafa Öztürk, Tesfir de Bâtınilik ve Batıni Te’vil Geleneği, On Dokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Samsun 2002.

Muzaffer Tan, Bâtınilik Kavramı ve Bâtıni Fırkalarının Tasnifi Meseleleri, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2000.

II. d. Ansiklopedik Maddeler

Yusuf Karaca, “Bâtınilik”, Berikan Tarih Ansiklopedisi, Cilt:2, Berikan Yayınları, Ankara 2002, s.200.

“Bâtınilik”, İslam Ansiklopedisi, cilt: 1, Şamil Yayınevi, İstanbul 1990, s. 210.

“Bâtınilik”, Büyük Larousse Sözlük Ansiklopedisi, cilt:3, Milliyet Gazetecilik, İstanbul 1986, s.1396

“Bâtınilik”, Anabritannica Genel Kültür Ansiklopedisi, cilt:3, Ana Yayıncılık, İstanbul 2000, s.510

“Bâtınilik”, Dictionnaıre Larousse Sözlük Ansiklopedisi, cilt:1, Milliyet Gazetecilik, İstanbul 1993, s.313

“Bâtınilik”, Cumhuriyet Ansiklopedisi, cilt:2, Akın Kitapevi, İstanbul 1969, s.639

“Bâtınilik”, İslam Ansiklopedisi, cilt:5, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul 1992, s.189

III. Sonuç:

Bâtınilik Büyük Selçuklu topraklarında varlıklarını sürdürmüş devlet içinde devlet kurma cabalarına girişen ve devlet içinde yıkıcı faaliyette bulunan bir akımdır. Yaptığım bu çalışmada dokuz makale, dört tez, üç kitap ve sekiz ansiklopedi maddesi bulunmuştur. Bu çalışmanın bilim dünyasına ışık tutacağına ümit ediyorum.